Arama Sonuçları..

Toplam 12 kayıt bulundu.

SAĞLIK TESİSİ TASARIMLARINDA KONTAMİNASYONUN ÖNEMİ

Sağlık tesisleri , farklı amaçlarda ve işlevlerine uygun olarak tasarlanmalıdırlar. Bu tesisler, Hastaneler, İlaç Fabrikaları , Aşı ve Serum  Fabrikaları, Klinikler, Laboratuvarlar, Eczaneler vs dir.  Bu tesislerin herbirinde Bulaşma farklı biçimlerde gerçekleşmesine rağmen , temel sebebi insandır. Çünkü insan asıl bulaştırıcıdır. Bulaşma , insandan insana, çevreden insana , insandan çevreye  veyahut da  insandan ürüne , üründen insana , üründen ürüne  şekli ile gerçekleşmektedir.  Maddeler kendi başlarına hareket edemeyecekleri için , daha evvel de belirtildiği gibi insan kontrol altına alınmalıdır. İnsanın kontrol altına alınması ise yapması gereken fiillerin öncesinde kendisine sıkı sıkıya ve prosedürsel  olarak  öğretilmesi  ( Didaktik eğitimler ) ve SOP ( Standart Operasyon Prosedürü ) ile de desteklenmesi gerekir. Tasarım ile birlikte İnsan  Davranışlarının düzenlenmesi,    problemin  çözümünde yardımcı olacaktır. Kötü bir planlama ve tasarım; bazen insanın davranışları ile çözmesi istenen sorunları içinden çıkılmaz hale getirir. Bunun tersi ise , yani  çok yüksek seviyede teknoloji ile geliştirilmiş tesislerde de Bulaşma problemlerinin çözülmesi  hem çok pahalıdır hem de işletilmesi esnasında yüksek bilgi ve donanımlı personel gereksinimini ortaya çıkarır. ( Robot kullanımı ve benzer teknolojiler )Optimal yatırımlar ile tesis kurulumunda, dikkatlice tasarlanmış projeler ve titizlik ile yürütülen faaliyetler dizilimi birarada olmalıdır.Sağlık tesisleri, isimlerinden de anlaşıldığı üzere , sağlık hizmeti tesis etmek üzere kurulurlar . Gereken önem ve hassasiyet gösterilmemesi halinde tam tersi ,  yani sağlığı tehdit eden tesisler haline dönüşebilir. Yapılan işlerde buluşmanın zaman zaman kaçınılmaz olduğu alanlar da tarif edilecektir. Bu bölgeler  temizlenip gerekiyor ise dezenfekte edilip , tekrar kullanıma hazır hale getirilmelidir.Klinikte bir bulaşma , İlaç üretiminde , mikrobiyolojik kirlilik veya çapraz bulaşma gerçekleşmesi hali , çok daha büyük grupların risk altına girmesine sebep olacaktır. Aynı zamanda bu tesislerde çalışan vasıflı ve eğitilmiş uzman kadroların devre dışı kalması da söz konusudur.Bunun için tesis tasarımında , öncelikle bulaşmanın olacağı bölgeler fonksiyonel iş akışlarına göre titiz bir biçimde belirlenmeli ve tedbirler bulaşmanın gücüne göre alınmalıdır.  Gereğinden fazla yani abartılmış tedbirler de çok arzu edilmez. Çünkü uygulayıcılar zaman zaman sorguladıkları anlamsız buldukları eylemleri terk etme eğilimindedirler . Personel eğitimleri ile, tesis işletmelerinde tedbirlerin hangi mekanizmalara hizmet ettiği açık ve net bir şekilde belirtilmelidir. Sağlık Tesisleri büyüdükçe , Bulaşma kaynaklı riskler de o nispet de artar . Bu durumda ortaya çıkan problemin de çözümü oldukça güçleşir. Dolayısı ile tesislerin planlamasında optimal büyüklüğün belirlenmesi ustalık isteyen bir çalışma olacaktır. Yani bir taraftan ihtiyaçlar diğer taraftan risk ile bezendirilmiş teknolojik uygulamalar karışımı ile optimal tesis büyüklüğüne ulaşılmalıdır. Buna göre istediğimiz işleri yapabilecek yetenekte büyük bir kütleyi tek başına planlanan bölgeye monoblok yapı yerleştirmek yerine , kampüs mantığında uzmanlık alt grupları şeklinde yayılmış yapılar olarak ayırmak  daha sağlıklı olacaktır. Hiç şüphe yok ki bu ayrıştırma enerji dağıtım ve tesisat harcamalarını ve buna bağlı daha fazla arazi kullanma maliyetini gündeme getirecektir. Ancak tüm tesisi tehdit eden bir vakanın ortaya çıkması halinde ise  kat ve kat daha büyük bir ekonomik ve sosyal çöküntü riski ile karşılaşma olasılığı da vardır.Uzmanlıklarına göre ayrılmış klinik ve hastaneler ile moleküler özelliklerine göre ayrılmış ilaç üretim tesislerinin , çapraz bulaşmaya göre alacakları önlemler ve izolasyonlar daha kontrol edilir olacaktır.Tasarımlarda iş akışları esas alınır. Sağlık tesisleri diğer fonksiyonel yapılarda da olduğu gibi işin gerçekleşme kademelerine uygun olarak tasarlanır.  Bir ilaç üretim tesisinde fonksiyonlar genellikle , Ham Madde  Deposu , Tartım , Üretim ,  Paketleme , Bitmiş ürün depolama şeklinde gerçekleşir. Ancak uygulamada bir doğrultuda düzenli bir biçimde bu ilişkileri  yapılandırmak  çok kolay olmayabilir. Çünkü bu fonksiyonel ilişkilerin doğrusal olmayan çapraz ilişkiler ile de bağlanması kaçınılmaz olabilmektedir. Örnek olarak , ara ürün depolamalar, yıkama odaları , temizlik odaları, teknik tesisat odaları  vs . Bulaşmaya mani olabilmek için yapılan farklı işlerin farklı rotalarda sürdürülmesi  akıllıca bir yöntem olabilir. Örnek olarak ise tedarik ve üretim için gereken maddelerin beslendiği koridor ile bulaşmış malzemenin yıkamaya yönlendirildiği koridorların ayrı ayrı tasarlanması bulaşmaya mani olmak için iyi bir yol sayılabilir. Farklı rotalarda izlenen bu hizmetler  de ayrıca birbirini kesen başka faaliyetlerde tasarlanabilir. Örneğin teknik ve alt yapıdan sorumlu personel , gerekmesi halinde kendileri için tahsis edilmiş koridor ve yolları kullanmalıdır. Üretim faaliyetlerinin bir doğrultuda olması  tercih sebebidir. Zıt yönde hareketler ve zik zaklara sebep olacak mekan kullanımları tercih edilmemelidir.Bir klinik tasarımında ise hasta ulaşım koridorları ile sağlık personeli ve de teknik personelin ulaşım yolları ve asansörleri  farklı ve yeteri sayıda olmalıdır. Ürün her zaman planlandığı gibi uyumlu hızlarda işletme içerisinde seyir etmesine rağmen , bazen de beklenmeyen yığılmalar oluşabilmektedir. Bu yığılmalar için ara depolar ve bekletme alanları öngörmek karışıklık kaynaklı bulaşmaların önüne geçecektir.Tüm bulaşmaların kaynağı insan hareketlerinden doğar. Diğer bir deyişle bilinçli ve bilinçsiz davranışların sonucunda ortaya çıkar. Bulaşma kaçınılmaz ise hemen akabinde temizlik ve arındırma da kaçınılmaz olacaktır. ( yıkanma ve kıyafet değiştirme vs  ) Üretim bir takım faaliyetler dizilimi sonucunda oluşmaktadır. Bu faaliyetler farklı istasyonlarda gerçekleşir. Bir istasyondan bir diğer farklı istasyona gelindiğinde İstasyon giriş ve çıkışlarında bulaşmanın kontrolü de gerekmektedir. Bu tür kontroller hava kapanları sayesinde yapılmaktadır. Bir alanda giriş ve çıkışlarda bulaşmaya mani olmak için yapılan bu hava kapanlarında , ürünün müsaade edilmeyecek kirlilikte olan dış ambalaj malzemesinin soyulması veya üzerine koruyucu bir dış muhafaza  geçirilmesi veyahut da belirli bir süre kontrollü bir hava akışına maruz bırakılması söz konusu olabilir.Bulaşmanın önlenmesi tek başına mahallerin mimari fonksiyonel  alanlara bölünerek kullanılması şekli ile yeterli seviyede sağlanamaz. Mekanik tesisatın bir öğesi olan Havalandırma kanalları ve üzerinde bulunan farklı ayırma seviyelerinde dizili olan filtre yapılandırılması bulaşmanın önlenmesi için çok gerekli bir tasarım unsurudur.  Taze Hava akışının tavandan zemine doğru olması özellikle kişiden kişiye olan bulaşmalardan korunmada  önem arz eder. İstenmeyen kirliliklerden arındırma ve bulaşmayı önleme kademeli olarak sağlanır. En temiz ve kontrollü alan ile en kirli olduğu ifade edilen alan arasında farklı dizilimde alanlar yaratılır. Böylelikle bulaşmada risk bu  yapılanma ile azaltılmış olacaktır. Temizden kirliye , kirliden temize geçiş farklı mahal ve kategorilerde oluşturulur. Bu hacim değişiklikleri farklı hava basıncı kaskadları ile birbirlerinden ayrıştırılır.Bulaşma,  farklı iş gruplarında görevlendirilen personel  tarafından ortaya çıkabilir. Öngörüsü yapılabilen tüm bulaşmalara mani olmak için , iyi uygulamaların prosüdürlerce kontrol  altına alınması gerekir. Örneğin tasarım esnasında,  hijyen alanlarda davranış pratiği bir iş operatörü kadar gelişmiş olmayan teknik veya idari personelin veyahut bir ziyaretçinin böyle kritik bir alana ulaşmasına mani olacak tedbirler alınmış olmalıdır. Bu durum bir tasarım yani temel strateji eylemidir.Benzer şeklide aynı mahalde olması gereken bir iş operatörü ile bir temizlik personelinin en azından eş zamanlı olarak aynı yerde bulunmaması gerekir.  İş esnasında uzman operatör , durma ve  bekleme anında ise Temizlik uzmanının mahalde yer alması sağlanır. Kritik alanlarda tanımlanmışın dışında personelin bulunması da tercih edilmez. Bu durumun kontrol altına alınması  ise bir taktik yani işletme eylemidir.Bulaşmanın yönetilmesi esnasında en önemli enstrüman kritik parametrelerin  dikkatli bir biçimde izlenip değerlendirilmesidir.  Sağlık tesislerinde kritik fiziksel büyüklükler ise, Sıcaklık , Rutubet , Basınç ,Partikül, Mikrobiyolojik Koloni canlısı  ve sayısıdır. Bu parametrelerin tamamı veya yapılan iş için gerekli olabilecek olanları izleyip elde edilen neticelere göre Bulaşmanın önüne geçilebilir. Geriye dönük kontroller ise  , analiz ve tedbir şeklinde alınacak önlemlerin  tartışmaları için önemli kaynak olacaktır.Kullan ve işin bitince at uzaklaştır ( disposable) yöntemi  veya tekrar temizleyerek defalarca kullan yöntemleri Bulaşmayı önlemede başlangıç tasarımları içerisinde yer almaktadır. Kirli malzemenin bulaşmaya mani olacak atık yolları güzergahı üzerinde hareket etmesi beklenir.  Bu husus ile ilgili tercihler çevre ve finansal kriterlerin hepsinin bir arada değerlendirildiği   etütler neticesinde karara bağlanmalıdır. ( Temizlik esnasında tüketilen doğal kaynak ve çevresel kirlilik yükü tek kullanımlık malzeme tercihini bulaşmada öne çıkarmaktadır. Bu durum temizlik  esnasında oluşan insan hatalarının da önüne geçmektedir. )Hazırlayan: YENER&YENER    MÜHENDİSLIK DANIŞMANLIK ve TAAHHUT HIZMETLERI15/04/2020

https://yapex.com/saglik-tesisi-tasarimlarinda-kontaminasyonun-onemi

COVID-19 VE SOLUNUM CİHAZLARININ STERİLİZASYONU

Covid-19 ile mücadelede özellikle yoğun bakım hastaları için solunum cihazları hayati önem taşımaktadır. Solunum cihazları akciğer fonksiyonlarının desteklenmesinde hayat kurtaran aktörler olmakla birlikte uygun sterilizasyon sistemleriyle desteklenmediklerinde enfeksiyon odağı olma riski taşımaktadırlar. Bu yazıda solunum cihazları sterilizasyonuna bir çözüm önermeye çalışacağım. Covid-19 56°C’da 15 dakikada 10,000 de bire düşmektedir. Dolayısıyla sıcaklıkla bir dekontaminasyon sağlanabilir. Fakat diğer mikrobiyolojik ajanlarla ilgili risk sürer. Solunum cihazlarının bir hastadan diğerine çapraz kontaminasyon riski taşıdığı 1960 lı yıllardan beri tartışılmaktadırSolunum cihazlarının Ps. Aeruginosa enfeksiyonunu yaymada etkili olduğu Phillips & Spencer  tarafından 1965 te gösterilmiş, Dr J L Whitby (Queen Elizabeth Hospital-1970) etilenoksit, formaldehit, vb. değişik yöntemlerle sterilizasyon denemeleri yapmıştır.Tubing, sökülebilir parçalar vb. parçaların her hastanede bulunan otoklav, vb. sistemlerle etkili şekilde sterilizasyonu mümkündür. Ancak solunum cihazının kimyasal olarak elektronik, vb. sistemlere zarar vermeyen, yüksek sıcaklık kullanmayan, iç kısımlara erişim için stserilizasyon sırasında cihazın çalışır durumda olabildiği sistemlerin kullanılması uygun olacaktır.Daha önceki tecrübelerimiz ışığında bu tür tüm elektromekanik sistemler için en uygun sterilizasyon yönteminin VHP ( Vaporised HydrogenePeroxite-H2O2 ) olduğunu düşünüyorum.Öncelikle hidrojen peroksitli sterilizasyon sistemlerini kısaca tanıtmak istiyorum. Vücudumuz; yabancı mikroorganizmalar ile savaşmak için bazı hücrelerimizde  bazı enzimler vasıtasıyla H2O2 üretir.  Görev tamamlandığında ise peroksiredoksin enzimi salgılayarak hidrojen peroksidi su ve oksijene dönüştürür.Aynı yöntem mikrobiyolojik ajanlarla savaşmak için hidrojen peroksit buharı üreten cihazlarla da yapılabilir.Hidrojen peroksit buharı "kalıntısız" doğası ve yüksek etki gücü nedeniyle (kalıntıları sadece oksijen ve sudur) tercih edilen bir biyo-dekontaminasyon sistemidir. Düşük sıcaklıklı ve buhar fazlı uygulaması geniş bir kullanım alanı sunmaktadır.HPV bakteri, bakteri sporları, virüs ve mantarlar da dahil olmak üzere, geniş bir yelpazede birçok organizma ve organizma sınıflarına karşı test edilmiş etkisi ispatlanmıştır. Bununla birlikte mikroorganizma çeşitliliğinin çok fazla olması nedeniyle testler halen devam etmektedir.HPV  Spaulding  sınıflandırmasında otoklavla birlikte en üst kısımda konumlandırılmıştır. Bulunduğumuz ortamda izin verilen üst sınır1 ppm (Milyonda bir) olup 70 ppm ani ölüm riski getirmektedir. Sterilizasyon içinse 300 ppm’in üzerinde değerler kullanılmaktadır. Dolayısıyla katalitik etki yaratmaması için AISI 316 kalitede aslanmaz çelik iç yüzeylere sahip, sıcaklığı 25 °C’ın üzerinde olan, besleme ve emiş hatlarında HEPA filtreler, eksoz hattında hidrojen peroksiti su ve oksijene dönüştüren gaz sızdırmaz yapıda yüksek güvenlikli otomatik sterilizasyon kabinleri kullanımı gereklidir. Bu sistemlerin tümü Tübitak Teydep desteğiyle geliştirilmiş kullanımı kolay ve güvenli ürünlerdir. Sterilize edilecek malzemeler kontamine taraftan konulur, işlem sonrası temiz taraftaki diğer kapıdan alınır. Her işlem sonrası raporlama yapılır.İşlem sırasında solunum cihazı çalışır durumda olduğu için hava yolundaki tüm iç aksam da sterilize edilir Sistemin validasyonu Geobacillius  steraoiththermophilus biyoindikatörlerle yapılır. Sağlıklı günler dileklerim ve saygılarımla.   Hazırlayan:Naci SivriUçak Mühendisi  15/04/2020   

https://yapex.com/covid-19-ve-solunum-cihazlarinin-sterilizasyonu

Belek´te ilk Sağlıklı Turizm Belgesi´ni alan otele ilk misafir geldi

Dünyanın önemli turizm destinasyonları arasında yer alan Antalya'da, normalleşme süreci kapsamında Sağlıklı Turizm Belgesi'ni alan otele ilk müşterisi geldi.


Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yaklaşık 2,5 aydır kapalı olan turizmin başkentindeki beş yıldızlı oteller, normalleşme süreci ile kapılarını müşterilerine açmaya başladı.Yerli ve yabancı binlerce turistin tercih ettiği Belek Turizm Bölgesi'nde bulunan ve Türkiye'de "Sağlıklı Turizm Belgesi" alan ilk otel, ilk müşterisini de koronavirüs tedbirleri kapsamında karşıladı.Kente gelen ilk yerli turist Kayseri'den Derda Kürklü, 7 aylık hamile eşi Öznur Kürklü ile 8 yaşındaki oğulları Mustafa Alp Kürklü oldu. Otel girişinde alkışlarla karşılanan Kürklü ailesinin girişte ateşleri ölçüldü, maske ve dezenfektan verildi. Ayrıca aileye kokteyl içecek takdim edildi.Derda Kürklü, gazetecilere 90 gündür evde bulunduklarını söyledi. Daha önceden tatil planı yaptıklarını, ertelemeyi düşünürken otelin açıldığını anlatan Kürklü, "Otel ile önceden görüştük, hijyen konusunda gerekli bilgileri aldık ve tatil yapmaya karar verdik." dedi. Bir hafta tatil yapacaklarını aktaran Kürklü, keyifli bir hafta geçirmeyi umduklarını dile getirdi. Derda Kürklü'nün hamile olan sağlık çalışanı eşi Öznur Kürklü de önceleri biraz tedirgin olduklarını ancak otel yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler ve uygulamalar hakkında aldıkları bilgiler sayesinde tedirginliklerinin kalmadığını belirtti."Rezervasyonlar artarak devam ediyor"Otelin Kalite Müdürü Asuman Koçoğlu da tesiste sosyal mesafe kurallarını dikkate alarak yeniden dizayn çalışmalarını gerçekleştirdiklerini söyledi. Otelin belirli noktalarına dezenfeksiyon istasyonu kurduklarını ve personeli eğittiklerini anlatan Koçoğlu, restoranlarda masaların, lobide koltukların, sahilde, havuz kenarlarında şezlongların sosyal mesafe kuralına göre ayarlandığını anlattı.Uyarı levhalarının dört dilde hazırlandığını ve tesisin tüm alanlarına asıldığını aktaran Koçoğlu, SPA, hamam, spor merkezinin de açık olacağını, bu alanlarda da gerekli önlemleri aldıklarını bildirdi. Sauna, masaj, buhar odası gibi bölgelerin de randevu sistemi hizmet vereceğini ve en fazla yarım saat kullanılacağını belirten Koçoğlu, misafirin çıkışta dezenfekte edileceğini söyledi. Ayrıca Kovid-19 şüphelisi misafirler için de kriterlere uygun izolasyon odası oluşturulduğunu vurgulayan Koçoğlu, doktor tarafından kontrolünün yapılacağını, gerektiğinde hastaneye yönlendirileceğini aktardı. Misafirler için bilgilendirme afişleri hazırlandığını dile getiren Koçoğlu, "Salgına karşı nasıl tedbir aldınız, ne tür çalışmalar yaptınız? gibi çok soru geliyordu. Biz de bunlarla ilgili bir veri hazırladık, müşterilerimize sunduk. Bize güvenen ilk misafirlerimizi ağırlamaya başladık. Normalleşme adımları ve bu haberlerle rezervasyonlar gün içinde artarak devam ediyor." dedi.  

https://yapex.com/belekte-ilk-saglikli-turizm-belgesini-alan-otele-ilk-misafir-geldi

Turizm Endüstrisi Akreditasyon Kuruluşlarına “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” Denetlemesi İçin Yılda 60 Milyon TL Ödeme Yapacak

Sağlıklı Turizm Sertifikasyon programı, "Yolcu sağlığı ve güvenliği", "Çalışan sağlığı ve güvenliği", "Tesislerde alınan önlemler" ve "Ulaşım araçlarında alınan önlemler" olmak üzere 4 ana başlıkta toplanıyor. 160 kriterin yer aldığı 'Sağlıklı Turizm Sertifikası' alınmasının zorunluluk değil gönüllülük esasına bağlı ve müşteri güvenliği ön plana alınmaktadır.“Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanlıklarının katkıları ve Birliğimizin de dahil olduğu tüm sektör paydaşların iş birliğiyle hazırlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda havalimanı işletmeciliği, yerli hava yolları, karayolları ve turizm tesisleri için ayrı ayrı oluşturulan pandemi protokolleri ve sertifikasyon süreçlerini 04 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla tamamladı.Koronavirüs salgınına yönelik alınacak önlemler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programına 11 günde 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yapıldı.Sertifikasyona bakanlık belgeli 4105 belgeli tesisten 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yaptı.Sertifikasyon için en yüksek başvuru 483 otel ile Akdeniz Bölgesi’nden gelirken bunu 466 otelle Marmara takip etti. Üçüncü sırada ise 257 otelle Ege yer aldı.İç Anadolu Bölgesi’nden 94, Karadeniz’den 59, Güneydoğu Anadolu’dan 29, Doğu Anadolu’dan ise 10 otel sertifikaya başvuru yaptı.
Sertifikayı verecek olan firmalar tesislere aylık düzenli kontrol ve denetimler yaparak standartların korunmasını sağlayacak. Otellerin sertifika için ödeyeceği ücret ise, yatak sayısına bağlı olarak aylık 400 ila 2 bin 600 TL arasında değişiyor. Yeme – içme tesislerinde de bu ücret metrekaresine göre 400 ila 1.250 TL arasında bulunuyor.11 firma sertifika veriyor.Sertifika veren firmaların listesi şöyle: BV Inspektorate, Control Union, DQS Denetim ve Belgelendirme, Isa Denetim Belgelendirme ve Eğitim, Llyod’s Register Gözetim, RoyalCert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri, SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri, Türk Standardları Enstitüsü Sistem Belgelendirme Grup Başkanlığı, TÜV Rheinland, TÜV SÜD Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. TÜV Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş.Sertifika Kriterleri : http://www.turob.com/Files/dosyalar/pdf/2068EKA.pdfSertifikalı Konaklama Tesisleri : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=1Sertifikalı Restoran / Kafe : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=2  

https://yapex.com/turizm-endustrisi-akreditasyon-kuruluslarina-saglikli-turizmsertifikasyon-denetlemesi-icin-yilda-60-milyon-tl-odeme-yapacak-1

NÜVE CİHAZLARIYLA COVID 19 MÜCADELESİNE DESTEK SAĞLIYOR

Tüm dünya ile birlikte Türkiye'yi de etkisi altına alan Covid-19 salgını, birçok sektörde çeşitli değişiklik ve uygulamaların yapılmasına neden oldu. Sağlık sektörünün önde gelen tedarikçilerinden biri olan ve ülkemizin köklü yerli üreticisi olarak öne çıkan Nüve, aldığı gerekli önlemlerle üretimine ara vermeden devam ediyor. Nüve ürün yelpazesinde yer alan ve salgın sürecinde pandemi ve araştırma laboratuvarlarında kullanılan Class II Mikrobiyolojik Güvenlik Kabinleri, -41 ve -86 derece Derin Dondurucular, Buharlı Sterilizatörler, Su Banyoları ve Santrifüjler, Türkiye'nin birçok noktasındaki hastaneler, laboratuvarlar ve üniversiteler başta olmak üzere çeşitli kamu ve özel kurumların taleplerini karşılamak üzere Ankara’da üretilerek sevk ediliyor.Nüve bu kritik süreçte üretim yapan yerli bir firma olarak, yetkili devlet kurumlarının genelgelerini ve sanayi sektöründeki iyi uygulamaları sürekli takip ediyor ve çalışanlarının sağlığının korunması için gereken önlemleri etkin bir şekilde alıyor. Çalışma saatlerinin ayarlanması, çalışan servislerinde, ortak kullanım alanlarında ve iş ortamında sosyal mesafenin korunması, tüm personele dezenfektan, günlük maske ve diğer koruyucu kıyafetlerin sağlanması gibi basit ancak etkili önlemler titizlikle uygulanıyor. Nüve, ülkemizin de dahil olduğu bu önemli süreçte toplum sağlığı ve iş sürekliliğinin sağlanması için belirlenen kurallara uymanın önemini düzenli olarak çalışanları ile paylaşıyor. Sosyal mesafe, ortamda temiz hava akışının sağlanması, maske ve eldiven kullanımı ve kullanılan koruyucu ekipmanların nasıl bertaraf edileceğine dair detaylar, belirli aralıklarda üretim alanları ve büro ortamlarında dezenfeksiyon işlemlerinin yapılması, günlük detaylı temizlik ve hijyen kurallarına uyulması vb. konulara çalışanların dikkatleri çekilerek üretimin devamlılığını sağlanıyor.Dünya’nın Covid-19 ile topyekûn mücadele ettiği bu dönemde ülkelerin ihtiyaçlarına karşı yeterlilikleri öne çıkarken, ülkemizde de yerli üretimin önemi bir kez daha vurgulanıyor. Ülkemizin laboratuvar ve sterilizasyon teknolojisi alanında üretim yapan köklü firması Nüve, salgın sürecinde ülke ihtiyaçlarına acilen cevap verebilmek için üretimine aralıksız devam ederek sağlıklı yarınlar için çalışıyor. Bu zorlu süreçte ülkemiz için çalışan tüm sağlık personeline, çalışanlarımıza ve diğer yerli üreticilerimize Nüve’nin şahsında teşekkür ediyoruz.15/04/2020

https://yapex.com/nuve-cihazlariyla-covid-19-mucadelesine-destek-sagliyor

COVID-19 SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN BİZE NELERİ ÖĞRETMELİ VE HATIRLATMALI?

 Covid-19 gelişmelerini araştırırken, 1918 yılındaki İspanyol Gribi haberlerine baktım. İspanyol Gribi pandemisi bir seneden az zamanda tahmini 40 ila 100 milyon civarında insanı öldürmüştü. Bu sayı Birinci Dünya Savaşında ölen insan sayısını aşmaktadır. Bir başka özelliği de ölenlerin çoğunlukla sağlıklı genç erişkinler olmasıdır. Pandemi, Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkilemiş olup, 1918’in Eylül ile Kasım ayları arasında zirve noktasına ulaşmıştır. Dünya genelinde toplantılar yasaklanmış, okullar tatil edilmiş, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulmuş, ulaşım araçları dezenfekte edilmiş ve el sıkışmak bile suç sayılmıştır. Eğer İspanyol Gribi pandemisi bize bir şey öğretmiş olsaydı, birçok ülke daha ilk vakalar göründüğünde gerekli tedbirleri almakta gecikmemiş olurdu (sınırlarını kapatmak, sosyal mesafeyi korumak, maske kullanılması vb.). Bu önlemler zamanında alınmış olsaydı, hastanelerin kapasitesi yetersiz gelmez ve ölüm sayıları bu kadar artmazdı. Kuzey İtalya’da korona virüsün hızla yayılması sonucu, hastanelerin 3 haftadan az bir sürede alarm verdiği görüldü. Tıbbi malzeme ve sağlık çalışanı sayısının ne kadar yetersiz olduğu anlaşıldı. Doktorlar çok ağır durumda olan ya da yaşları yüksek hastaları geri çevirmek gibi çok kritik kararları almak zorunda kaldılar. Acil olmayan ameliyatlar iptal olurken, solunum cihazlarına erişim sınırlı hale gelince, paylaşım önceliği gibi konular tartışılmaya başlandı. Her ülkede sağlık çalışanı, yatak ve ekipmanı yeterliliği konusunda ciddi tedirginlikler oluştu. Maske konusunda bile, birçok ülkenin ne kadar yetersiz olduğu görüldü. Çin'den 2 milyardan fazla maske sipariş eden Fransa'nın, İsveçli bir şirkete ait olan ve Fransa üzerinden transit olarak İtalya ve İspanya’ya gönderilen 4 milyon maskeye el koyduğu yazıldı. Öte yandan İtalya'ya giden koruma kıyafetlerine Çekya el koyarken, Almanya da sipariş verdiği maskelerin Çin Havaalanı’nda bir anda kaybolduğunu açıklandı.Sağlık Bakanımız geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yerli solunum cihazı üretimine başlayacağını müjdeledi. Bu arada farklı sektör iş birlikleri ile seyyar hasta izolasyon odası ve test için numune alma kabinleri prototip çalışması ve uygulamaları hayata geçmeye başladı. Yerli solunum cihazı gibi diğer ithal edilen medikal cihaz ve ekipman üretimi için neden bu kadar bekledik ve kendimiz üretip ihracat bile yapabileceğimiz halde sürekli ithal ettik? Yerli üretimin önemini anlamamız için korona virüsü ile karşılaşmamız mı gerekirdi? Ülkelerin kendi yerli teknolojilerini geliştirmesinin ne kadar önemli olduğunun umarım artık hepimiz anlamışızdır. Bu pandeminin en ironik olaylarından biri de Avrupa Birliği üyelerinin birbirine yardım edememesi ama Küba’nın Avrupa ülkelerine yardım etmesi oldu. Küba sağlık sektörünün, ülkedeki tüm olumsuz koşullara ve yıllardan beri uygulanan ambargolara rağmen ulaştığı başarılı nokta herkese örnek olmalıdır.Bir pandemi başladığında, şüphesiz ilk beklenen, hastalığın ilaç ve aşısıdır. Bu sebeple ülkemizin aşı tarihçesine kısaca bir baktım. Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamış. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta, İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” diyerek kastettiği varilasyon metodunu hayretle bildirmiştir. Bu mektup Osmanlı İmparatorluğu Döneminde aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir. Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak Pasteur ’ün çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’e Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın yollanır, aynı zamanda Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den 3 kişinin de yanında asistan olarak yetiştirilmesi istenir, gönderilen 3 kişilik bu ekip, çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile geri döner. 1887’nin ocak ayında Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.1892 yılında bakteriyolojihane daha sonra ilk çiçek aşısı üretim evi (Telkihhane) kurulmuş, 1892-1913 yılları arası, difteri, sığır vebası, kızıl serumları, tifo, kolera, dizanteri ve veba aşıları hazırlanmış ve uygulanmıştır. 1928 yılında kaydedilen en önemli gelişmelerden biri, 1267 sayılı yasa ile Ankara'da Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nün kurulması ve bakteriyolojihane ile, kimyahanenin bu çatı altında birleştirilmeleridir. Ülkemizde ilk verem aşısı 1927 yılında üretilmiştir. 1934 yılında Telkihhane (Çiçek Aşısı Üretim Merkezi) ve İstanbul'daki Kuduz Enstitüsü de kapatılmış ve aşı-serum üretimi tek merkezde toplanmıştır. Bu dönem, aşı ve serum üretiminin kamusal bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı bir dönemdir. 1930-40'lar aşı serum üretiminin hızla arttığı yıllardır. Milyonlarca doz toksoid difteri ve tetanoz aşıları, Semple tipi kuduz aşısı, çiçek aşısı, kuduz serumu, pnömokok aşısı üretilmekte, dünyadaki gelişmeler yakından izlenmekte ve yerli yabancı ilaç kontrolleri yapılmaktadır. 1940'lı yıllarda tifo, Cox tipi tifüs, tifo-tifüs karma, tifo-difteri karma, intradermal BCG, veba-kolera karma, veba-kolera-tifüs karma, difteri-tetanoz karma, boğmaca-difteri karma, influenza tifo-difteri-tetanoz karma aşıları üretilmiştir. Aşı ve serum üretimiyle ilgili alt birimler Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası standartlara uygun oldukları yönünde belgelenmektedir, 1950 yılında Ulusal İnfluenza Merkezi ve BCG Laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından tescil edilmiştir. Bu yıllarda difteri-boğmaca-tetanoz aşısı üretilmiş ve kuduzla ilgili çalışmaları nedeniyle Dr. Zekai Muammer Tunçman'a Fransız hükümeti tarafından 1959 yılında Légion d'honneur nişanı verilmiştir. 1965'te kuru çiçek aşısı üretilmiş ve ülkemiz, 1960-70'li yıllarda kendine yetecek düzeyde bakteri aşılarını üretir duruma gelmiştir. 1968 yılında Serum Çiftliği kurulmuştur. Burada; tetanoz, gazlı gangren ve difteri antitoksik, kuduz antiviral, şarbon antibakteriyel, akrep antivenom serumları üretilmiştir. Hastalıkların ortadan kalkması nedeniyle 1971 yılında tifüs ve 1980 yılında çiçek aşılarının üretimine son verilmiştir. Kasım 2011 de Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezi kapatılmıştır. Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü görev ve yetkileri yeni kurulan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Biyoteknolojideki gelişmelerin izlenmemesi, Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezine yatırım yapılmaması, işgal altındaki İstanbul'da dahi aşı ihraç eden bir ülkeyi, aşı ithal eden bir noktaya geriletmiştir. Aşı gereksinimini karşılamak için Sağlık Bakanlığı her yıl yaklaşık olarak 18 milyon dolar dış ülkelere ödeme yapmaktadır. Türkiye'de uygulanmakta olan tüm bakteri ve virus aşılarının üretilebileceği bir Yeni Aşı Üretim Tesisleri Kurulması Projesi’nin maliyeti ise bir defaya mahsus olmak üzere 40 milyon dolar olarak hesaplanmıştır (Özcengiz, 2002).Şunu da hatırlatmak isterim, veteriner aşılar uzun yıllardan beri ülkemizde üretilmektedir. İlk olarak 1901 yılında Pendik Veteriner Bakteriyolojihanesi şimdiki adıyla “Pendik Veteriner Enstitüsü” sonra sırasıyla Ankara-Etlik, İzmir-Bornova, Samsun, Ankara Şap Enstitüsü, Adana, Konya ve Manisa Tavuk Aşıları Üretim Enstitüsü kurulmuştur. Özel sektörün veteriner aşı üretimi yapmaya başlaması ise 1990 yılında olmuştur. Veteriner aşıların aksine, beşeri aşılarda ise uluslararası aşı üreticileri ile rekabet edemeyen özel sektör üretim için yatırımlara henüz başlamıştır.İster pandemi, ister ekonomik kriz, ister ambargo, nedeni ne olursa olsun ilaç, aşı ve gıdaya ithalat yoluyla erişemediğimizde ne olacak? Bu devirde unutmayalım ki, yukarda bahsi geçen nedenler, ülkelerin karşı karşıya kalacakları en hayati risklerdir. Şüphesiz dileğimiz Covid-19 pandemisinin en kısa sürede ve en az hasarla atlatılmasıdır. Ancak bu pandemi, ülkelerin yerli teknolojileri ile aşı, ilaç hammaddesi ve tarım/hayvancılık ürünleri üretmesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözler önüne sermiştir.Ecz. E. Dilek Sunar20/04/2020

https://yapex.com/covid-19-saglik-sektoru-icin-bize-neleri-ogretmeli-ve-hatirlatmali

OTELLERE SERTİFİKASYON ALMALARI İÇİN 'İZOLASYON ODASI' ŞARTI GETİRİLDİ

Kültür ve Turizm Bakanlığınca, Kovid-19'la mücadele sürecinde, turistik tesislerin "Sağlıklı Turizm Sertifikasyonu" alabilmeleri için kriterler belirlenirken, "izolasyon alanları ve odaları" oluşturma şartı, kriterlerin başında yer aldı. AA muhabirinin, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının internet sitesinde yer alan "Konaklama tesisleri, yeme ve içme tesisleri için pandemi süresince yapılacak Kovid-19 ve hijyen uygulama şartları"ndan derlediği bilgiye göre, ulaşım ve konaklama tesisleri, sağlıklı bir tatil için gerekli önlemleri yerine getirecek, sertifikasyon almaya teşvik edilecek ama mecbur tutulmayacak.  Turistik işletmeler, ulusal veya uluslararası hijyen ve temizlik malzemesi tedarikçisi kuruluş iş birliğinde, Bakanlıkça belirlenen kurum veya kuruluş tarafından yapılacak denetim sonucunda belirlenen şartları taşımaları halinde belgeyi alabilecek. Turistik işletmelerin, tüketicinin beklentilerini karşılayarak olumlu algı ve rekabet üstünlüğü yakalamaları için öncelikle tüm süreci yönetecek bir yönetici görevlendirmeleri, tüm departmanlarına yönelik protokoller hazırlamaları, çalışanlara bu konularda eğitim verilmesini sağlamaları, hijyen ve dezenfeksiyon ile sosyal mesafe konusunda etkin çalışma yürütmeleri hedefleniyor. Oteller sertifikasyon için sosyal mesafe planı hazırlayacak Oteller, misafirin otele girişinden acil durum ve izolasyona kadar farklı başlıklarda 132 kriteri şartları yerine getirerek sertifika alacak. Buna göre, sertifika almak isteyen tesisler, tüm departman ve birimleri için hijyen uygulamalarını kapsayan protokoller hazırlayacak. Otellerde, sosyal mesafe planı hazırlanacak. Ortak kullanım alanlarında alkol bazlı el antiseptiği veya dezenfektanı bulunacak. İşletme bünyesinde görev alan çalışanlara, uygulanacak plan ve protokoller konusunda periyodik temel eğitimler verilecek. Otel çalışanlarına günde iki defa vücut ısısı ölçümü yapılacak Kovid-19 ve hijyen uygulamalarına ilişkin personel alanları ve genel alanlara duvar şemaları asılacak. Hazırlanan duvar şemalarının en az 3 dilde çevirisi yapılacak. Tesiste, koruyucu kıyafet ve ekipman ile tesis girişinde de maske hazır bulundurulacak. Çalışanların işe giriş ve çıkışlarında vücut ısısı ölçümleri termal sensörle yapılarak, biyometrik yüz tanımları aynı anda kayıt altına alınacak ve takibi sağlanacak. Tesis personeline müdahale planı Otellerde, acil durumlar ile hasta, semptomlu ve şüpheli vaka tespit edilmesi halinde ulaşılacak kişi ve kurumlar belirlenecek. Misafirlerin otele girişte ve konaklamaları sırasında öksürme, halsizlik, yüksek ateş gibi hastalık durumu göstermeleri halinde tesis personelinin müdahale planı oluşturulacak. Otel içerisinde acil durumlarda izolasyon alanları ve odaları oluşturulacak. İzolasyon alanlarının kullanımı ve tahliyesi sonrasında temizlik şartları belirlenecek ve temizlik uygulamaları kayıt altına alınacak. Otellere termal kamera Gelen ziyaretçilerin termal kamera veya temassız termal sensörlü ateş ölçerlerle vücut sıcaklığı kontrolleri gerçekleştirilerek yüz görüntüleriyle kayıt altına alınması sağlanacak. Sıcaklık aralığı haricinde bir tespit mevcut ise değişimler de kayıt altına alınacak. Tesis çalışanları MEB onaylı Hijyen Eğitimi Sertifikasına sahip olacak. Kovid-19'lu hastanın odasındaki eşyalarına da izolasyon Oteller, acil durumlar ile hasta, semptomlu veya şüpheli vaka tespit edilmesi halinde uygulanacak protokolü, ulaşılacak kişi ve kurumları belirleyecek. Misafirlerin otele girişte veya konaklamaları sırasında herhangi bir hastalık belirtisi göstermeleri halinde (öksürme, halsizlik, yüksek ateş gibi) personelin, müdahale planı hakkında bilgisi olacak. Kovid-19 teşhisi konulan misafirin odasındaki nevresim, çarşaf, havlu gibi tüm tekstil malzemesi ayrı ayrı poşetlere konularak çamaşırhane veya otel dışında çamaşır yıkama hizmeti alınan firmaya iletilerek, bu ürünlerin diğer malzemelerden ayrı olarak yıkanması sağlanacak. Tesis çalışanları, kendilerinde Kovid-19 şüphesi duyduklarında veya hastalık belirtisi gösterdiklerinde durumu tesis yöneticisine bildirecek. Otellerdeki oda ve havlu kartları dezenfekte edilecek Misafirin otele giriş işlemleri, sosyal mesafe konusunda bilgilendirilmesi, bulaşı riski dikkate alınarak misafirin valiz veya eşyalarının kendisi veya belboy tarafından taşınacağına ilişkin bilgilendirmeye yönelik protokol hazırlanacak. Resepsiyonlarda alkol bazlı el antiseptiği veya dezenfektanı, koruyucu ekipmanlar bulundurulacak. Misafirlerin yapacağı ödemelerde, nakit ödeme yerine mümkün olduğunca temassız pos cihazları, online ödeme gibi yöntemler tercih edilecek. Oda kartı veya anahtarı, havlu kartı, kalem, resepsiyon zili gibi ekipmanların kullanım tekrarı olması durumunda dezenfeksiyonu gerçekleştirilerek uygun şekilde muhafazası sağlanacak. Odalar her misafir sonrası dezenfekte edilecek Odalardaki su ısıtıcıları, televizyon ve klima kumandaları misafirler otelden ayrıldığında dezenfekte edilecek. Odalarda şampuan, sabun, duş bonesi, bardak, tabak, çatal, bıçak takımları gibi malzemelerin tek kullanımlık olması için düzenleme yapılacak. Mutfaklar, otel yönetimi tarafından hazırlanmış bir temizlik protokolüne sahip olacak. Bu protokole göre gerçekleştirilen uygulamalar kayıt altına alınacak. Mutfaklarda tüm gıdalar temiz, gıdaya uygun nitelikte bir ekipman ile ve üzeri kapalı olarak depolanacak. Masalar arasına en az 1,5 metre kuralı Masalar arasında en az 1,5 metre, sandalyeler arasında ise 60 santimetre mesafe bırakılacak. Yeme ve içme alanlarında servis ekipmanları servis öncesi ve sonrası düzenli olarak temizlenecek. Otellerde ortak kullanımdaki çay ve kahve makinası, sebil, içecek makinası ve benzeri cihazlar kaldırılarak, misafirlere bir görevli aracılığıyla bu cihazlardan içecek verilmesi sağlanacak. Yemek masaları ve mobilyalarının, masa üstü ekipmanlarının (tek kullanımlık olanlar hariç) alkol bazlı ürünler ile temizlikleri her müşterinin kullanımı sonrasında gerçekleştirilecek. Açık büfede yemekleri görevliler servis edecek Masa üzerinde tek kullanımlık tuzluk, biberlik, peçetelik bulunacak. Açık büfe uygulamasının sürdürülmesi durumunda, büfede bulunan yiyeceklerin misafirler tarafından alınmaması ve yiyeceklerle temas kurulmamasına yönelik bir cam siperlik bulunacak. Önlemler dahilinde bir görevli tarafından, istenen yiyeceklerin misafire verilmesi sağlanacak. Havuz ve plajlar Sertifikasyon için, havuz suyundaki klor seviyesinin açık havuzlarda 1-3 ppm, kapalı havuzlarda ise 1-1,5 değerlerinde tutulması istenecek ve bu değerlerin periyodik olarak kayıt altına alınması talep edilecek. Havuz ve plaj çevresindeki tuvaletler, duş ve soyunma kabinleri sık sık temizlenecek ve dezenfekte edilecek. Bu çalışmalar kayıt altına alınacak. Sauna ve hamama 30 dakika sınırlaması Sauna, hamam, buhar banyosu gibi alanların kullanım süresi en çok 30 dakika ile sınırlandırılarak sonrasında en az 15 dakika, alanın temizlenmesi için düzenleme yapılacak. Bu alanlara giriş çıkış saatleri ile kişi sayısı sınırlandırması yapılacak, ilgili alanları kullanan misafirler kayıt altına alınacak. SPA içerisinde uygun hava kalitesi sağlanarak, nem oranı kontrol altına alınacak. Kese, sabun, duş jeli, şampuan gibi malzemelerin mümkün mertebe tek kullanımlık olması sağlanacak. (AA) Bakınız: İzolasyon Odaları ve Taşıması Gereken Özellikler Kaynak: http://www.tourexpi.com/tr-tr/news.html~nid=162255&u=1f00fdf0c1f5623348e716fafe04cd87&frmnw

https://yapex.com/otellere-sertifikasyon-almalari-icin-izolasyon-odasi-sarti-getirildi

TURİSTİK TESİSLERDE "İZOLASYON ALANLARI VE ODALARININ" UYMASI GEREKEN TEMEL KRİTERLER

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca, corona virüs ile mücadele sürecinde, turistik tesislerin "Sağlıklı Turizm Sertifikasyonu" alabilmeleri için bir çok kriterler belirlenirken, "izolasyon alanları ve odaları" oluşturma şartı, kriterlerin başında yer aldı.Bir şekilde nasıl deprem ile yaşamaya alışacaksak demek ki artık virüslerle de yaşamaya alışacağız. Özellikle toplu halde bulunduğumuz ve vakit geçirdiğimiz her alanda bundan böyle bir çok koşul farklı olacak.Başlıkta gördüğümüz gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı oteller için "izolasyon alanları ve odaları" oluşturma şartı koydu. Burada dikkat etmemiz gereken konular neler olabilir?1) Bu odalar otelin genel havalandırma sistemine bağlı olmamalıdır.2) Bu odalar ya ayrı bir klima santrali ile  %100 taze hava ile beslenen veya sirküle hava kullanılan ama Hepa filtreli bir havalandırma sistemine bağlı olmalıdır.3) Bu oda diğer komşu alanlara göre negatif basınçta tutulmalıdır.4) Eğer tesis küçük ise ve izolasyon oda sayısı az olacaksa, oda içi havasını Hepa filtre kullanarak temizleyen hava temizleyici cihazların kullanımı da bir çözüm olabilir.5) 2. ve 4.  maddelerde anlatılan sistemlere ve cihazlara ait uygun bir filtre değişim, filtre testi ve koruyucu bakım programı gibi uygulamaların çok sıkı kontrol edilmesi ve izlenmesi gerekir. Aksi takdirde bu sistem ve cihazlarda ayrı bir kontaminasyon kaynağı olmaktadır.6) Bu izolasyon odalarının konumunu da seçerken en az şu konuları dikkate almamız gerekir:     a) İnsan trafiğinin en az olduğu,       b) Bu odaya hastayı, sağlık personelini, temizlik/sanitasyon malzemelerini rahatlıkla ve risksiz getirip götürebileceğimiz bir konum.7) Bu izolasyon odalarının temizliği dezenfeksiyonu, hastanın kullandığı malzemelerin cinsi, tek kullanımlık olup olmaması, değilse bunların temizliği ve dezenfeksiyonu ayrıca dikkat edilmesi gereken diğer konulardır.Dilek SUNARI.C.C.E. İstanbul Validasyon ve Eğitim Tic.Ltd. Şti.

https://yapex.com/turistik-tesislerde-izolasyon-alanlari-ve-odalarinin-uymasi-gereken-temel-kriterler

COVID-19 SONRASI DİJİTAL SAĞLIK

COVID-19 tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık alanında tüm sektör paydaşlarının sağlığa yeni bir bakış açısı edinmelerini sağladı. Uzun zamandır yavaş yavaş adımları atılan bir çok dijital sağlık teknolojisi salgınla birlikte birden atılım gösterdi ve yapılan yatırımların meyvesi toplanmaya başlandı. Önümüzdeki dönemde sağlığın öneminin artacağı şüphesiz. Yine başka şüphe götürmeyen başka bir konuda hem devlet ve özel sektörün hem de bireylerin artık bazı sağlık hizmetlerini hastaneye gitmeden almak isteyecekleri. Bu noktada hali hazırda bekleyen bir çok tele-tıp ve yapay zeka çözümü zaten mevcut. Bu çözümlerin bir an önce pratiğe dönüşmesi ve sahada kullanımı için gerekli adımlar atılacaktır diye umuyorum.COVID-19 süreci sonrası dijital sağlığın nasıl şekilleneceğine, aslında COVID-19 sonrası diye bir kavramdan bahsetmemiz biraz zor, hep birlikte bakalım.Veri Gizliliği ve GüvenliğiHer ne kadar COVID döneminde bir çok devlet uygulaması sağlık verilerinin gizliliği konusunda endişeler yaratsa da, salgın sonrası hasta verileri ve genellikle beraberinde getirdiği sayısız güvenlik ve gizlilik endişeleri artık geçmişte kalacak. Bunun nedeni blockchain'in bu hassas verilerin güvenliğini sağlamada önemli bir araç olmasıdır. Blockchain’in dağınık yapısı sayesinde kayıtların şeffaf olarak herkesle paylaşılan bir kitap gibi hem gizli hem de doğrulanabilir olması mümkün hale gelmiştir. Özellikle Estonya'nın sağlık kayıtlarının güvenli bir şekilde saklanması için çalışan bir çok girişime destek vermesi, hem ülkemizdeki hem de dünyadaki blockchain tabanlı sağlık girişimlerinin önemini gözler önüne sermektedir.Tele-TıpŞirketler ve hatta okullar dahi evden çalışma çözümünü benimsemeye başladığı yeni dönemde uzaktan destek de sağlık hizmetlerinde giderek talep edilen bir seçenek haline geliyor. COVID-19 salgını, tele-tıp uygulamalarını yeni bir boyuta taşıdı. Sağlık profesyonellerinin sağlıklı ve hastalıksız kalması gerektiğinden, hasta-sağlık profesyoneli arasındaki teması azaltacak uzaktan çözümler önem kazanmaya başladı. Hem CDC hem de DSÖ gibi kurumlar hastaları izlemek ve hastanelere başvurularında virüsü yayma risklerini azaltmak için tele-tıp çalışmalarının yaygınlaşmasını destekliyorlar.Bu konuyla ilgili, Aile Hekimleri Akademisi ve Amerikan Tabipler Birliği (AMA) ilgili yönergeleri yayınladı. Bir çok hükümet ve hastane kendini tele-tıp uygulamalarına adapte etmek için çeşitli adımlar attı ve atmaya devam ediyor.Bu konu için tele-tıp üzerine çalışan Tyto Care girişiminin CEO'su ve kurucu ortağı Gilad “Tele-tıp, bireyler, doktorlar ve sağlık sistemleri arasındaki boşluğu kapatıyor, özellikle semptomatik hastaların evde kalmasını ve dijital iletişim kanalları aracılığıyla doktorlarla iletişim kurmasını sağlayarak virüsün kitle popülasyonlarına ve tıbbi personele yayılmasını azaltmaya yardımcı oluyor. ” olarak tele-tıbbın önemini özetliyor.Aynı zamanda COVID döneminde örneklerini gördüğümüz, Corona Check isimli Yesil Science olarak bizim de geliştirdiğimiz semptom sorgulayıcılar gelecek tıbbında daha çok yer edinmeye başlayacaktır.Dr. Yusuf Yeşil  

https://yapex.com/covid-19-sonrasi-dijital-saglik

Turizm Endüstrisi Akreditasyon Kuruluşlarına “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” Denetlemesi İçin Yılda 60 Milyon TL Ödeme Yapacak

  Sağlıklı Turizm Sertifikasyon programı, "Yolcu sağlığı ve güvenliği", "Çalışan sağlığı ve güvenliği", "Tesislerde alınan önlemler" ve "Ulaşım araçlarında alınan önlemler" olmak üzere 4 ana başlıkta toplanıyor. 160 kriterin yer aldığı 'Sağlıklı Turizm Sertifikası' alınmasının zorunluluk değil gönüllülük esasına bağlı ve müşteri güvenliği ön plana alınmaktadır.“Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanlıklarının katkıları ve Birliğimizin de dahil olduğu tüm sektör paydaşların iş birliğiyle hazırlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda havalimanı işletmeciliği, yerli hava yolları, karayolları ve turizm tesisleri için ayrı ayrı oluşturulan pandemi protokolleri ve sertifikasyon süreçlerini 04 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla tamamladı.Koronavirüs salgınına yönelik alınacak önlemler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programına 11 günde 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yapıldı.Sertifikasyona bakanlık belgeli 4105 belgeli tesisten 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yaptı.Sertifikasyon için en yüksek başvuru 483 otel ile Akdeniz Bölgesi’nden gelirken bunu 466 otelle Marmara takip etti. Üçüncü sırada ise 257 otelle Ege yer aldı.İç Anadolu Bölgesi’nden 94, Karadeniz’den 59, Güneydoğu Anadolu’dan 29, Doğu Anadolu’dan ise 10 otel sertifikaya başvuru yaptı.
Sertifikayı verecek olan firmalar tesislere aylık düzenli kontrol ve denetimler yaparak standartların korunmasını sağlayacak. Otellerin sertifika için ödeyeceği ücret ise, yatak sayısına bağlı olarak aylık 400 ila 2 bin 600 TL arasında değişiyor. Yeme – içme tesislerinde de bu ücret metrekaresine göre 400 ila 1.250 TL arasında bulunuyor.11 firma sertifika veriyor.Sertifika veren firmaların listesi şöyle: BV Inspektorate, Control Union, DQS Denetim ve Belgelendirme, Isa Denetim Belgelendirme ve Eğitim, Llyod’s Register Gözetim, RoyalCert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri, SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri, Türk Standardları Enstitüsü Sistem Belgelendirme Grup Başkanlığı, TÜV Rheinland, TÜV SÜD Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. TÜV Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş.Sertifika Kriterleri : http://www.turob.com/Files/dosyalar/pdf/2068EKA.pdfSertifikalı Konaklama Tesisleri : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=1Sertifikalı Restoran / Kafe : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=2

https://yapex.com/turizm-endustrisi-akreditasyon-kuruluslarina-saglikli-turizmsertifikasyon-denetlemesi-icin-yilda-60-milyon-tl-odeme-yapacak

SAĞLIKLI İÇ ORTAM İÇİN VE COVID-19 ETKİSİNİN AZALTILMASINDA NEMLENDİRMENİN ETKİSİ

Sağlıklı seviyedeki nemlendirme, COVID-19 (SARS Cov-2) ve H1N1 (İnfluenza A) gibi solunum sistemimizi enfekte eden virüslerin yayılmasını azaltmaya yardımcı olabilir. Hastaneler, klinikler, bakım evleri, okullar ve ofisler başta olmak üzere, tüm binalarda optimum nem seviyelerinin uygulanması büyük fayda sağlayacaktır. Dünya Sağlık Örgütü COVID-19'un bulaşmasını azaltmak için farmasötik olmayan çözümler çağrısında bulundu; nem kontrolü çalışan personeli, hastaları, sakinleri, öğretmenleri ve öğrencileri virüsün etkisinden korumanın güvenli, verimli ve kolay bir yoludur.Bir mahal havasında bulunan çok fazla nemin de küf ve mantar oluşması gibi sorunlara neden olabileceği iyi bilinmektedir. Hassas kontrollü nemlendirmenin tüm iç mekan ortamlarına sağlayabilecek faydalarını anlamak çok önemlidir.1986'da yapılan önemli bir arşatırmaya göre, insan sağlığı risklerini en aza indirmek için en uygun koşulların normal oda sıcaklıklarında % 40-60 bağıl nem (RH) arasında meydana geldiğini göstermiştir. Bu çalışma bugün hala HVAC uzmanları tarafından referans Kabul edilmekte ve Amerikan Isıtma, Soğutma ve Klima Mühendisleri Derneği (ASHRAE) tarafından belirlenen sağlıklı binlar için standartların temelini oluşturmaktadır. Bağıl nemin % 40-60 aralığında tutulması, çevrede bulunan virüslerin, bakterilerin ve alerjenlerin etkisini azaltırken cildin kuruluğunu ve göz tahrişini de önler.Binalarda RH'nin% 40 - 60 RH aralığında kontrol edilmesi  virüslerin ve bakterilerin havadaki ve yüzeyler üzerindeki etkisini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda vücudumuzun hastalıklara karşı bariyerlerini  de korur . Doğal antiviral savunmamız olan solunum sistemimizdeki hava yollarının kendini temizleme mekanizmasına yardımcı olur ve özellikle akciğerlerimizde uygun doku onarımı sağlar.Nem seviyesinin COVID-19 gibi virüslerin yayılmasını azaltmakta nasıl bir etkisi vardır? 3 önemli faktör vardır :* Havada kalma ve dağılmaDüşük  nem seviyesi , damlacık boyutunu küçülterek virüsün havada daha uzun kalmasına ve daha kolay yayılmasına olanak sağlar. Su kaybı (kuruma) nedeniyle düşük damlacık ağırlığı, virüsün yere düşmesine engel olur ve yüzey temizleme / hijyen kontrol yöntemleri ile temizlenmesini önler. Havada asılı kalma süresi 36 ile 72 saat kadar olabilir ve bu süre virüsün daha çok yayılması için önemli süredir. Buna ilave olarak, düşük nem ve düşük damlacık ağırlığı virüslerin bir yüzeyden tekrardan havaya karışmasına neden olabilir.* BulaşmaDüşük ortam neminin neden olduğu küçük damlacık büyüklüğü, daha az etkili biyolojik tepkinin yer aldığı akciğerlere daha derin nüfuz etmesini sağlar, Cilia’nın (Üst ve alt solunum sistemini kaplayan hücrelerin üzerinde olan tüycükler) fonksiyonunun  azalması ve mukusta azalma, düşük nem koşullarında önemli boyutlarada olur. * Virüslerin AktivitesiDüşük nem seviyeleri, aerosolün tuz içeriğine etki eder, bu da uzun süreli viral aktiviteye izin verir ancak daha yüksek RH virüslerin aktivitesini azaltır. Bunlara ek olarak, daha yüksek nem seviyeleri hastanın hücresel iyileşmesini artırır. Nemin, bağışıklık sistmemizi korumada ve COVID-19 gibi hastalıklarla mücadele etme konusunda da etkili rolü vardır.İç ortamımızı daha sağlıklı hale getirmek için bu bilgileri nasıl uygulayabiliriz? Büyük binalarda  HVAC sistemine endüstriyel bir nemlendirici eklemek, bağıl nem seviyesini önerilen aralıkta kalmasını sağlamanın en iyi yoludur, bu da hastalık yayılımını ve konfor rahatsızlığını azaltacaktır. Bu yaklaşım, sağlık tesisleri, okullar, ofisler, bakım evleri ve yaşam tesisleri de dahil olmak üzere tüm binalarda uygulanabilir.Rochester, Minnesota'daki Mayo Clinic bu uygulamayı  okul öncesi sınıflarda test etti. Araştırmacılar, sınıfların bağıl nemini% 40-60'a yükseltmenin influenza'nın sınıftaki yüzeylerde veya havada aerosoller olarak hayatta kalma kapasitesini azaltıp azaltmayacağını belirlemek istedi. İki sınıfa Endüstriyel nemlendirici koyarken diğer iki sınıfa nemlendirici koymadılar ve sınıflar arası testler yaptılar. Bu çalışma sounucunda nemlendirilmiş odalarda ;İnfluenza A içeren  hava örneklerinin yüzdesinde önemli bir düşüş görüldü.İnfluenza A içeren yüzey örneklerinin yüzdesinde düşüş gözlemlendi.İnfluenza A'ya sahip numunelerde  daha az “canlı” virüs ve daha az bulaşma görüldü.Daha az sayıda grip vakası raporlandı.Viral salgınlar, sağlık ve sıhhat için tehlike oluşturmanın yanı sıra başka şekillerde de zararlıdır. Kuru kış aylarında, genellikle solunum yolu hastalıkları nedeniyle öğrenci devamsızlıkları artar. Kronik devamsızlık veya  bir yıl içinde % 10 devamsızlık, öğrenci başarısının düşmesine neden olur. Virüsler öğrenciler arasında yayıldığında, ebeveynler ve öğretmenler de hastalanabilir ve rapor alabilirler. Çok fazla nöbetçi öğretmenlerle ders işlemek ise ders planlarını olumsuz etkileyebilir ve ekstra maliyet gerektirir. Grip aynı zamanda işverenleri ve işletmeleri etkilemektedir. ABD’de yıllık olarak 16,3 milyar dolar kazanç kaybına neden olmakta ve hastane yatışları, poliklinik ziyaretleri  yaklaşık 10,4 milyar dolarlık doğrudan maliyete neden olmaktadır.Viral solunum yolu enfeksiyonlarına ek olarak, sağlıklı nem seviyesi hastane ve klinik bakım ortamlarında Hastaneden bulaşan enfeksiyonlar, Pnömoni, Zatürre, Nosocomial, MRSA veya ilaca dirençli Staphylococcus aureus mikrobu vb . üzerinde de rolü vardır. Bu HAI virüslerinin hastanede bulunması, bakım maliyeti açısından hastaneye büyük bir yük getirmektedir. Bu hastalıklar hastanın hastanede kaldığı süre içinde bulaştıysa, tedavi maliyetinden hastane direkt olarak sorumlu tutulur. Bu nedenle, nemlendirme sisteminin yatırım ve işletme maliyetlerinin yanı sıra hastaneden bulaşma ihtimali olan enfeksiyonların getireceği gereksiz maliyetleri de göz önünde bulundurmalıyız. Bu maliyetleri düşündüğümüzde, nemlendirme sisteminin kendini amorti etme süresi daha kısa olacaktır.Bağıl nemin sağlıklı bir seviyede olmasını sağlamanın ilk adımı, özellikle COVID-19 vakaları (veya asemptomatik vakaların mevcut olabileceği alanlar) bir tesisin COVID-19'a karşı  optimizasyon yapıp yapmadığını hızlı bir şekilde belirlemek higrostat ile RH ölçümü almaktır. Çoğu sağlık tesisinde nemlendirme sistemi mevcuttur, ancak nemlendirici cihazların bakımlarının yapılmaması, kapatılmış olması veya nemlendirme seviyelerinin düşürülmüş olması yüzünden çalışmayabilir.% 45 Bağıl Nem hedefi genellikle kolayca elde edililebilir ve olumlu faydalar sağladığı kabul edilir. Daha düşük RH seviyeleri görüyorsanız, cihazın çalışıp çalışmadığını görmek için ekipmanı kontrol edin, gerekirse ayar noktasını ayarlayın / yükseltin. Örneğin, mevcut nemlendirme ekipmanı ile neler yapabileceğinizi değerlendirin. Nemlendiriciler genel olarak istenen maksimum nemlendirme için tasarlanmıştır. Orijinal tasarımınızdan bir yılda ne kadar % 45 Bağıl Nem değerine ulaştığınıza bakın ve geçmiş kayıtlardan potansiyel nemlendirme seviyelerini belirlemek için geriye dönük nemlendirme taleplerini gözden geçirin. Şekil 2, farklı RH seviyelerindeki dizaynlarda % 40 bağıl nemdeki saat yüzdesini göstermektedir.Nemlendirme sistemi olmayan veya yenilenmesi gereken binalarda, örneğin okullar, yaşam tesisleri veya ofis binaları , nemlendirme sistemi duvara hızlı bir şekilde monte edilebilir ve odalara hemen nem eklemeye başlayabilir. Daha büyük nemlendirme sistemleri bir tesisin HVAC sistemine (Şekil 3), mekanik odaya (Şekil 4) veya çatıya (Şekil 5) koyulabilir ve tüm binayı nemlendirebilir. Endüstriyel  nemlendirme sistemleri, çok düşük ve çok yüksek olmayan uygun seviyeleri korumak için ihtiyacınız olan kontrolü sağlar. Bir sistemi çalıştırmak için güç kaynağı, su ve drenaj hattı yeterlidir. Mühendisler ve yükleniciler, uygulamaya bağlı olarak sistem tasarımı, uygun kapasite ve tipteki ekipmanı belirlerlerMak. Müh. Hüseyin ŞahinoğluHAVAK A.Ş.10.06.2020

https://yapex.com/saglikli-ic-ortam-icin-ve-covid-19-etkisinin-azaltilmasinda-nemlendirmenin-etkisi

SALGIN DÖNEMİNDE UÇAKLA SEYAHAT ETMEK NE KADAR GÜVENLİ?

Covid 19’un etkilediği en önemli konulardan biri de uçak ile seyahat özgürlüğümüzün kısıtlanması oldu. Hepimizin kafasında ‘’uçağa bindiğimizde kabin içinde bir Covid 19 hastası veya taşıyıcısı varsa hastalığın buluşmasından nasıl korunacağız’’ sorusu oluştu.  Diğer ulaşım araçlarına göre uçaklarda daha etkili ve güvenli bir havalandırma sistemi olduğunu öğrendiğimde bir rahatlama hissetim. Ama yine de temizoda havalandırma sistemi validasyonu ile ilgili biri olarak irdelenecek birçok  konu olduğunu da gördüm. Bu yazımda kısaca ve genel olarak  bu konuları sizlerle paylaşmak istedim. Masmavi bir gökyüzünde, rahat koltuğumuza oturmuş, pamuk tarlası görünümündeki  bulutların üzerinde, çayımızı içerken, uçuşun keyfini çıkarıyorduk. Dış ortam şartlarını hiç düşündük mü? Sıcaklık; eksi 56 derece, basınç ise insan vücudunun kolay dayanamayacağı kadar düşük bir oranda. Peki biz kendimizi nasıl bu kadar rahat hissediyoruz? Bu yüksek irtifada basınç, sıcaklık ve oksijen yoğunluğunun düşük olması canlı sağlığı açısından olumsuz bir durum oluşturur.  Bunu engellemek için uçak motorundan alınan basınçlı ve sıcak hava, iklimlendirme paketlerinden geçirilerek kabinin içine verilir ve kabinin basınçlanmasını (bu işleme 1940’larda başlanmıştır) sağlar.  Uçak kabinini sızdırmaz bir oda gibi düşünürsek, basınçlandırma yapmak  hem yüksek irtifa hem de yetersiz oksijen problemlerini çözer.  Sizlere bu yazıyı hazırlarken faydalandığım makalede Boeing 737 uçak tipinden faydalanılmıştır. Uçaklardaki iklimlendirme sistemi temel olarak soğutma, ısıtma, basınçlandırma, sıcaklık kontrol ve dağıtım ünitelerinden oluşur. Koşullandırılmış havanın dağıtımı kokpit ve kabin olmak üzere ikiye ayrılır ve her ikisi birbirinden bağımsızdır. Burada dolaşan hava ayrıca elektronik bölümü ve kargo kısımlarına da gider.  Dağıtım sisteminin bir alt kısmı da bizi çok ilgilendiren kabin içi havasının tekrar dolaşım (re-sirkülasyon) sistemidir. Nasıl temizodalarda tasarruf amaçlı tekrar dolaşım havası kullanıyorsak, bu havayı *HEPA/ULPA filtrelerden geçiriyorsak ve taze hava ile belli oranda karıştırıyorsak, uçaklarda da motordan alınan besleme  (taze) havasını azaltarak ve tekrar dolaşım havasını arttırarak yakıt tasarrufu sağlanmaktadır. Emilen hava, hava fanlarıyla HEPA/ULPA filtrelerden geçirilerek karışım manifolduna  alınır ve belli oranda taze havayla karışır. Tekrar dolaşım havasının, içerdiği canlı/cansız partiküllerden temizlenmesi yüksek etkinlikte (%99,99... oranında 0.3 -0.5  mikron boyutunda) partikül tutucu HEPA/ULPA filtreler yoluyla gerçekleşir. Bu filtreler ön kargo bölümünün arka duvarında bulunur ve tekrar dolaşım havasının girdiği ilk noktadadır.  Uçaklarda kabin içi havası ile ilgili bilgileri kısaca özetledikten sonra, kabin içindeki hava kalitesini yükselten bu filtreler ve kabin içi havasının tekrar dolaşımı hakkında mutlaka düşünülmesi gereken önemli konuları dile getirmeye çalışacağım: Doğal olarak her filtre gibi bu filtreler de dolar, tıkanır ve yenisiyle değiştirilmesi gerekir. Boeing 737’de bu değişim süresi 5000 uçuş saatidir, yaklaşık 1-1,5 yıla denk gelir. Acaba verilen bu süre birçok değişkenlik (daha sık uçuş, taşınan yolcu sayısı, ortam tozu ve kirliliği vb.) göz önüne alındığında yetersiz kalabilir mi?                                              Örneğin, temizoda kullanıcıları olarak bizler, bu filtre değişim süresini bahsettiğim değişkenliklere rağmen daha net belirleyebiliyoruz.  Bunun için sürekli filtrenin ön ve arka tarafındaki basınç farkını ölçerek, filtre üreticisinin belirttiği tıkanıklık basıncına göre kendimize bir filtre değişim basınç değeri saptıyoruz ve bu değere yaklaştığımızda filtreyi değiştiriyoruz  Not: Filtreleri değiştirirken, filtrelerin havadaki mikrobiyal kontaminasyonu tuttuğu ve değiştirme sırasında bu işlemi yapan teknik personele zarar verebileceği düşünülerek güvenli değişim (safe change) yöntemleri düşünülmelidir. Diğer bir konu ise HEPA/ULPA filtrelerin, çok hassas malzemelerden (kağıt, alüminyum) yapılması nedeniyle üretim, depolama, taşıma, montaj sırasında çok kolay hasar görebilmesi ve işlevini yitirebilmesidir. Bu açıdan kabine filtre takılmadan önce, takıldıktan sonra ve belirli bir sıklıkta sızıntı (integrity) testi yapılarak filtre bütünlüğünün uygunluğu test edilmelidir. Kabin içi hava kalitesi dendiğinde akla gelen diğer önemli konuda yolcu başına düşen oksijen miktarıdır. Günümüzde bu konuyla ilgili bir standart geliştirilmemiştir. Böylece hava yolu şirketleri de maliyeti azaltmak için bu konuyu fazla irdelemezler. Bugün uçaklarda %50’ye yakın tekrar dolaşım havası kullanılmaktadır. Enerji ve maliyet açısından tekrar dolaşım hava miktarının arttırılması bazı sağlık risklerini de ortaya çıkarmıştır.  Covid 19 salgını bu riskleri tekrar gündeme getirmiştir.  1970’lerde yolcu başına 0,42 m3/dk olan dış hava miktar, günümüzde 0,17 m3/dk’ya düşürülmüştür. ASHRAE (American Society of Heating Refrigerating and Air –conditioning Engineers) tarafından belirlenen standarta göre bu miktar 0.42 m3/dk olmalıdır. Kabin havalandırma sistemi tasarımı bir koltuk sırasına gönderilen havanın yine o koltuk sırasından alınarak kabinden atılmasını sağlayacak ve riski azaltacak şekilde yapılır. Ama  bir yolcuda enfeksiyon varsa hava yoluyla diğer yolculara bulaşabilir. Bu nedenle yolcu başına düşen taze hava miktarı ne kadar fazlaysa risk o kadar azalır.  Sonuç 1940’larda kabin basınçlandırılması ile  başlayan iklimlendirme sistemleri, günümüze kadar sürekli geliştirilmiştir. Fakat ne yazık ki yolcu ve mürettebattan hava kalitesiyle ilgili şikayet ve rahatsızlık bilgileri alındığı halde bu bilgiler düzenli bir kaynakta derlenmediği için kabin içi hava kalitesi ve sağlık riskleri arasında net bir bağlantı kurmak zordur.  Bu açıdan temizoda kullanıcıları olan bizlerin yaptığı ölçümler (basınç farkı, sıcaklık, rutubet, mikrobiyal yük, HEPA/ULPA filtre tıkanıklık ve sızdırmazlık ölçümleri vb) düzenli olarak kabin içi havası içinde yapılırsa ve bu sonuçlar bir havuzda toplanırsa, yolcu ve mürettebat için daha sağlıklı bir kabin ortamı sağlayacak şekilde öneri ve yenilikler yapılabilir ve Covid 19 gibi salgınlarda uçak yolculuğunu daha güvenilir ve tercih edilebilir hale getirebilir.Dilek SunarI.C.C.E. İstanbul Validasyon ve Eğitim Tic. Ltd. Şti. Kaynakça: Arslan, B., Karakoç, T.H., Yörü, Y., Altuntaş Ö. ‘’Uçak ve iklimlendirme sistemleri ve iç hava kalitesi üzerine etkisi’’, Mühendis ve Makina Cilt 51 Sayı 697

https://yapex.com/salgin-doneminde-ucakla-seyahat-etmek-ne-kadar-guvenli

 
3WTURK CMS v6.03WTURK CMS v6.0